30 Ekim 2016 Pazar



Alevilere Mum söndü iftirası 


Biz ALEVİLER ,İbadetlerimizi Kur'ana uygun olarak ;
Kur'an Ayetlerine göre YAPARIZ .Cem İbadetimiz de 12 hizmet vardır ve bu hizmetlerden birisi de Çerağ hizmetidir.Cem Evlerin de Nur Suresi 35. ve 36. Ayetlerine göre de Çerağ uyandırılır.Önce bu Ayetlere bakalım ,daha sonra da Çerağ Hizmetinin ne olduğuna .

*** NUR SURESİ 35.AYET:
Esirgeyen Bağışlayan Allah'ın Adıyla
Allah göklerin ve yerin NURUDUR.
Onun Nur’u içinde ışık bulunan bir kandile benzer o ışık bir cam içindedir.
Camda, sanki inci gibi parlayan bir yıldızdır.
Bu, yalnız ne doğuda ne de batıda bulunan bereketli zeytin ağacından yakılır.
Onun kendisine bir ateş dokunmasa bile hemen ışık verir.
Bu ışık nur üstünde nur’dur. Allah dileğini Nur’a kavuşturur.
Allah insanlara misaller verir Allah her şeyi bilir.
*** NUR SURESİ 36.AYET:
Bu ışık Allah’ın yüksek tutulmasına ve içlerinde adının anılmasına izin verildiği evlerde
yakılır. Onlar buralarda sabah akşam onu teşbih ederler.

-Çerağ kelimesi Farsça bir kelime olup kandil, güneş, mum, lamba, çıra anlamına gelmektedir.
Cem İbadetin de ,Nur suresinin 35. ve 36. ayetleri gereğince 3 mum yakarız.
Bu Mumlar :Allah’ın, Nübüvvetin ve Velayetin NURUNU temsil ederler .
Çerağ yakıldığı, zaman gün yüzüne çıkan Hakk Muhammed Ali Nurudur. Asıl aydınlanan insanın kalbi ve bilincidir.Çerağ, Allah'ın Nurudur. Daha yer gök hiç bir şey yokken O NUR vardı.
Her şey O Nurdan meydana gelmiştir. İşte çerahın yakılması o Nurun ;Muhammed Ali yolunun sevgiyle, aşkla olduğu kadar bilimle, irfanla bütün insanların yüreklerinin ve beyinlerinin aydınlanmasıdır .
     Kur’an-da, Çerağ konusunda Nisa Suresi 174‘cü ayetinde; „Ey insanlar! Size Rabbinizden apaçık, çok parlak ve güçlü bir kanıt gelmiştir. Biz size, herşeyi açık seçik gösteren bir ışık gönderdik“ buyrulmuştur.
Ve yine Ahzap Suresi 46’cı ayette ise; „Ey Resulüm! Sen Allah’ın izniyle, bir davetçi ve nur saçan bir delil olarak gönderildin“ buyrulmaktadır.
Alevi inancında uyandırılan çerağ; Hakk meydanını aydınlatarak ibadete başlama noktasıdır.
Hakk meydanında verilen Allah‘ın kelamıdır, ilmidir. Allah’ın kelam ile ruhların aydınlanması ve Hakk Muhammed Ali muhabbetiyle de gönüllerin aydınlanması demektir. Diğer bir manada ise; Kainatın karanlıktan aydınlığa yalnız Allah’ın ilmi ve muhabbetiyle mümkün olduğunu ifade eder.
Hakk’a giden yolun ancak sevgi ve ilim ile mümkün olacağına işarettir.

ÇERAĞCININ DUASI

Bismi Şah Allah Allah;
Çerağı Ruşen, Fahri Dervişan,
Zuhuru iman, Himmeti Piran
Piri Horasan, Küşadı meydan
Kuvveyi Abdalan, Kanunu Evliya,
Gerçek erenler demine hü
La Feta İlla Ali La Seyfe İlla Zülfikar
Bi nuru azametike ya Allah ya Allah ya Allah ( ilk mum yakılır :Hakkın Nuru )
Ve bi nuru nübüvvetike ya Muhammed ya Muhammed ya Muhammed (2. mum yakılır :Nübüvvet )
Ve biri nuru velayetike ya Ali ya Ali ya Ali ( 3. mum yakılır :Velayet )
Çün Çerağı uyandırdık ol fahri hüdanın aşkına
.....
**********
Cem Evlerin de ibadetlerimiz de 12 hizmetten birisi olan Çerağ Hizmeti budur.
Şimdi düşünün ELİNE DİLİNE BELİNE SAHİP OL ilkesi ile yaşayan ,
Yaptığı ibadetler de Kur'an AYETLERİNE göre olan bir Toplum nasıl böyle iğrenç bir Olayı yapabilir .
Elbette aklı başın da olan her İyi İNSAN biliyordur Ki bu MUM SÖNDÜ olayı büyük bir İFTİRADIR .
 Peki bu iftirayı çıkaranlar ve inanıp da BAK ALEVİLER NE YAPIYOR BİLİYOR MUSUN ,
Diye İftira ve gıybet ederek (Hucurat, 12) ayetine göre ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlananlar
Bırakın Müslüman olmayı İNSAN OLA BİLİRLER Mİ ?

ALEVİLERE OLAN BU KİN ve DÜŞMANLIK Neden ?

Allah’a , Peygamber’e, Kur’an’a, Büyük bağlılığımızdan .
Hz.Peygamber’in bıraktığı, iki kutsal emanete, Kur’an-ı Kerim ve Ehl-i Beyt’ine sadık kaldığımızdan .
Hz. Muhammed’e düşman olmanın sebebi neyse Aleviliğe düşman olmanın sebebi de odur.
İslama gösterilen kinin sebebi neyse Aleviliğe olan kinin de sebebi odur.
Zira Alevilik rafine İslam’dır.İSLAMIN ÖZÜ OLAN BİR YOLDUR ....

Alevilikte Emevi sapkınlığı yoktur.
Alevilikte Vahhabî bağnazlığı mevcut değildir.

Hz. Ali’ye düşmanlık edenlerin içlerindeki kinin sebebi neyse Aleviliğe olan kinin de sebebi odur.
Kur’an sayfalarını mızraklarının ucuna takarak Hz. Ali önderliğindeki müminler ordusuna karşı hücum edenlerin kinlerinin sebebi neyse Aleviliğe olan kinin de sebebi odur.
Eline, Diline ve Beline sahip olmayı en büyük ahlaki özellik ve yüksek fazilet olarak gören Alevilere,
ana bacı tanımaz demek ve mum söndü yapıyorlar iftirasını atmak
Cehennem ateşine odun olmak için yeterlidir.

Aşıyla, eşiyle, kardeşiyle Hak Muhammed Ali yoluna ikrar veren Alevilerin yaptıkları yemek de, kestikleri et de Pir dilinden dualıdır. Bu sebeple Alevilerin lokması Hak lokmasıdır. O lokmadan yemek münkirlere haramdır. Binaenaleyh; “ Alevilerin yemeği yenmez!” diyenler münkirlerin ta kendileridir.

Bu münkirlik, cem evlerine “ Cümbüş evi “ dedirten bir münkirliktir.
Bu münkirlik, Alevi katillerini öven bir münkirliktir.
Bu münkirlik, Türk Milletini Alevi ve Sünni diye bölmeye çalışan bir münkirliktir.

Hal böyleyken Alevilere yönelik nefret söyleminin ve Alevi düşmanlığının beslendiği kaynak da Ebu Cehillerin, Muaviye’nin, Yezit’in, Ebussuud’un beslendiği inkar ve nifak kaynağıdır.
Peki, bir topluluğa karşı alenen düşmanca söylemlere sahip olmak, nefret duygusunu yaymak ve kin gütmek hukuken suç değil midir?
Elbette suçtur.
Peki, Alevileri ve Aleviliği aşağılayanlara karşı hangi savcı harekete geçmiştir?

Peki, okullarda, özellikle din derslerinde ama yer yer diğer derslerde de hatta felsefe dersinde bile Alevileri aşağılayan bir kısım sözde öğretmenlerim, Alevililiği “sapık mezhep“ diye niteleyen kimi sözde siyasetçilerin ve Alevi değerlerine küfretmeyi marifet sanan bir kısım sözde yazarların hangisi yargı önüne çıkmış ve hesap vermiştir?
Bu suçu işleyenlerin hangisi hakkında mahkemeler cezaya hükmetmişlerdir?
Evet, söyleyin Allah aşkına, hangi bağnaza, hangi yobaza, hangi karanlık yüze ceza verilmiştir?
Heyhat, bırakın Alevilere hakaret edenleri, Alevileri katledenlere bile hak ettikleri ceza hiçbir zaman verilmiş değildir.
Alevi katliamlarının failleri yargı önünde gereğince muhakeme bile edilmiş değildir. Katillerin yaptıkları yanlarına kar kalmıştır.Alevilere karşı büyük bir vicdansızlık yapılıyor.
Adalet ve insaf denilen kavramlar, söz konusu olan Aleviler olunca hiç akla gelmiyor.
Alevilerin inançlarına saygı yok.
Alevilerin ritüellerine saygı yok.
Hasılı, Alevilerin Aleviliğine saygı yok…


Aleviler üzerinden Hz.Muhammed (SAV) ile O'nun Ehlibeyt'ine (Kan soyuna) atılmış ve insanlık tarihindeki en edepsiz yalanı olarak insanlarımıza mal edilmiştir.

Ehlibeyt demek, Hz.Muhammed'in(SAV) kendisi ve kan soyundan olan ailesi demektir. Alevi pirlerinin ve dedelerin tamamı bu kan soyunun devamıdır. Yani bugünkü Alevilerin yol gösteren rehberleri (Rayber) ve Ehlibeyt Yolu'na iman ederek Yol'u sürenlerin (Talip) bir kısmı da dahil olmak üzere hemen hemen tamamı Hz.Muhammed(SAV)'in soy olarak ailesidir.

Bakın bu iftiranın kökeni nereden geliyor?
İlk ayetler Hz.Muhammed (SAV) efendimize tebliğ edilirken, tehdit ve tehlikeler yüzünden ayetleri kandil ışığında gizli gizli yazıya dökenler (ki başlarında Hz.Ali gelir) hakkında ; halk üzerindeki nufüzlarını kaybetmek istemeyen ve o zamanın en zengin tüccarları olan Ebu Süfyan (sonradan Müslüman olduğu söylenir), Ebu Cehil gibi yöneticiler tarafından hakaret ve ahlaksız dedikodular yapılmıştır. Müslümanların azılı düşmanlarından olan Ebu Cehil (Amr) fitnenin en derin ruhuna sahip şeytani kişiliği ile (ki günümüzde de bu tipler Müslüman görünüp kendi çıkarları için İslam'a zarar verenlere şahit oluyoruz) Resulullah tarafından “bu ümmetin firavunu” olarak vasıflandırılmıştır.İslam’ın doğuşundan sonra, yaptığı büyük düşmanlıktan dolayı, “cehaletin babası” anlamına gelen “Ebu Cehil” künyesi bizzat Peygamber Efendimiz tarafından kendisine verilmiş, Ebü’l-Hakem yerine, bu sıfat ve künye ile İslam tarihine geçmiştir. Her türlü düşmanlıktan çekinmemiş, Peygamber Efendimize ve ailesine yaptığı saldırı ve hakaretlerinden birinin sonrasında hem kafası yarılmış, hem de Hz. Hamza’nın Müslüman olmasına sebep olmuştur. Hicret gecesi Peygamber Efendimizin öldürülmesi planı kendisi tarafından tertiplenmiştir. Bedir Savaşı’nın harcamalarının büyük ekseriyetini kendisi karşılamış ve bu savaşa katılmıştır. Bu yılanın ilk kullandığı iftira tam bu ana denk gelir ve tuttuğu adamlarla ümmetin içinde "Bunlar kandil ışığında bir araya gelip topluca cinsel ilişkiye giriyorlar!" dedikodusunu yaymıştır. Bu durum karşısında Allah (CC) Nur Süresi 34. ve 35. ayetleri ile ümmeti uyarır;

Nur Süresi 34 : Andolsun, biz size açıklayıcı âyetler, sizden önce gelip geçenlerden bir misal ve Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için bir öğüt indirdik.

Nur Süresi 35 : Allah göklerin ve yerin nurudur. Onun nurunun temsili şudur: Duvarda bir hücre; içinde bir kandil, kandil de bir cam fânûs içinde. Fânûs sanki inci gibi parlayan bir yıldız. Mübarek bir ağaçtan, ne doğuya, ne de batıya ait olan zeytin ağacından tutuşturulur. Bu ağacın yağı, ateş dokunmasa bile, neredeyse aydınlatacak (kadar berrak) tır. Nur üstüne nur. Allah dilediği kimseyi nuruna iletir. Allah insanlar için misaller verir. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.

Yani bütün mesele tehlike ve tehditlere karşı tamamen gizli ibadet yapma zorunluluğundangelmektedir.

Alevilerdeki bu gizli ibadet şekli Osmanlı padişahlarının Alevi düşmanlıkları nedeniyle, dağlardaki mağaralarda, tek odalı evlerde mum ışığında ibadet yapma zorunluluğu olarak aynı şekilde devam etmiştir.

Çok yakın tarihlerde bile (özellikle son elli yıl içinde), Dersim, Sivas, Maraş ve Çorum katliamlarının bir sonucu olarak, birçok yerde Aleviler, ibadetlerini mum ışığında gizli gizli yapmak zorunda kalmışlardır.

Umarım bu yazımızdan sonra Alevilerin üzerine atılmış bu iftirayı ağzına alan her birey, aslında ve aynı zamanda Hz.Muhammed (SAV) efendimize ve ailesine küfür ettiğini anlar,bilir ve susar!